Göz kapağı tümörleri, göz kapaklarının derisinde gelişen anormal büyümelerdir. "Tümör" terimi endişe verici gelebilir, ancak unutulmamalıdır ki tüm göz kapağı tümörleri kanserli değildir, hatta %80’i iyi huyludur. Tümör sadece normal dışı bir oluşum anlamına gelmekte, tümörün huyu ise bir parçasının mikroskop altında incelenmesiyle belirlenmektedir.
Birçoğu iyi huylu (kanserli olmayan) olsa da, bazıları kötü huylu (kanserli) olabilir ve acil tıbbi müdahale gerektirir. Göz kapağı tümörlerinin türlerini, nedenlerini ve tedavi seçeneklerini anlamak, göz sağlığını ve yaşamsal devamlılığı korumak için büyük önem taşır.
Göz kapağı tümörlerinin kesin nedeni her zaman net olmasa da, gelişimine katkıda bulunabilecek birkaç faktör vardır:
Göz kapağı tümörleri genel olarak iki gruba ayrılır: iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign).
Bunlar, vücudun diğer bölgelerine yayılmayan kanserli olmayan büyümelerdir. Yaygın türleri şunlardır:
Şalazyon: Arpacık olarak da bilinen bu kitleler, göz kapağındaki bir yağ bezinin tıkanması sonucu oluşan bir şişlik şeklinde başlar. Ağrısız olabildiği gibi çok şiddetli ağrıya neden olabilen tipleri de vardır. Çoğu zaman infeksiyonla karıştırılır, ancak sertleşmiş yağlardan ve onun etrafındaki inflamasyondan ibaret olan bu kitlelerde mikrobik ya da viral bir durum, yani infeksiyon söz konusu değildir. Bulaşıcı, sıçrayıcı değildirler; ancak aynı anda veya ardışık çok sayıda bez tutulumu ile birden çok kitle şeklinde seyredebilirler. Genelde altta yatan meibomit gibi yapısal göz kapağı problemleri olan kişilerde, bağışıklık sistemi zayıfladığı/stresin arttığı durumlarda görülürler. Her yaşta izlenebilen bu durumun temel tedavisi, sertleşmiş yağları yumuşatmaya yönelik olan sıcak pansuman, omega-3 uygulamalarıdır. İlaveten yağların oksidasyonunu düzenleme amaçlı olarak eritromisin/tetrasiklin gibi pomat veya haplardan faydalanılır.
Papillom: Siğile benzeyen küçük, ten rengi bir büyüme ile seyreden papillomlar, saplı veya yapışık tipte olabilir. Bazılarının altında yatan HPV virüsü nedeniyle yayılmaları söz konusudur. Kötü huylu kitlelere dönüşme potansiyeli olan lezyonlardan ayırt edilmeleri önemlidir.
Nevus (Ben): Genellikle zararsız olan ancak değişiklikler açısından izlenmesi gereken pigmentli lezyonlardır. Bazen pigmentsiz olarak başlayabildiği gibi, bazı tipleri de yaşla beraber mevcut pigmentlerini kaybedebilir. Özellikle hızlı büyüyen, kanama yapan, ülsere olan, değişik pigmentler içeren tiplerinden biyopsi alınarak patolojik inceleme yapılmalıdır. Halk arasında yaygın bir inanışa göre bıçak değince kanserleşir düşüncesi doğru değildir. Basit, küçük benlerin kanserleşme potansiyeli oldukça düşüktür, ancak deneyimli bir göz tarafından takip edilmeleri önemlidir.
Ksantelazma: Cilt altında yağ birikmesi sonucu oluşan bu sarımsı lekeler, genellikle yüksek kolesterolle ilişkilendirilmiştir. İçeriklerinde kolesterol bulunsa da, hastaların yaklaşık %50’sinde kolesterol yüksekliği yoktur. Esas problem göz kapak derisindeki damarların bozuk/delikli yapısı nedeniyle normalde dışarıya sızamayacak olan kalın kolesterol moleküllerinin cilt altına sızıp birikmesidir. Cerrahi çıkarma, lazer/plazma gibi cihazlarla yok etme, ya da kimyasal soyma gibi tedavi yöntemlerinde sadece cildin değil, cilt altındaki hasarlı damar içeren kas dokunun da uzaklaştırılması, nükslerin engellenmesi açısından önemlidir.
Epidermal inklüzyon kistleri: Göz kapağında çok sık görülen bu kistlerin kaynağı, cildimizin en dışında bulunan ve periyodik olarak dökülmesi gereken keratin tabakasının, cildimizdeki genişlemiş bir gözenekten içeriye doğru dolarak birikmesi ve etrafında bir kapsül oluşturarak kistleşmesidir. Bu kistler, sivilce gibi sıkılınca boşalabilir, ancak hızlıca içleri tekrar dolar; cerrahi ile tüm kapsülüyle birlikte patlatılmadan alınmalıdırlar.
Hidrosistoma: İçi sıvı dolu olan bu kistler, kaynaklandığı beze bağlı olarak 2 tipte görülebilirler. Bir adet ve gittikçe büyüyen tipte veya çok adet küçük kistler şeklinde izlenebilirler. Kitleyi patlatmadan bütün olarak çıkartan cerrahi işlemlerle tedavi edilirler.
Syringoma: Tanısı çok karıştırılan bu küçük, çok sayıda sert kitleler, esasen ter bezlerinin aşırı büyümesinden kaynaklanır. Genelde 10-20 yaş civarında 1-2 adet kitle olarak başlar ve yıllar içerisinde sayıları ve hacimleri artan çok sayıda çıkıntı şeklinde ilerlerler. En ideal tedavi, plazma cihazı ile yapılabilmektedir.
Bunlar, tedavi edilmezse yayılabilen kanserli büyümelerdir. En yaygın türleri şunlardır:
Bazal Hücreli Karsinom (BHK): En sık görülen kötü huylu göz kapağı tümörüdür, genellikle güneşe maruz kalma nedeniyle oluşur. Kenarları inci benzeri yüksek duvarlarla çevrili, merkezde ise çöküntü alanı şeklinde oldukça tipik bir görünümü olan bu tip kanserler vücuda sıçrama yapmazlar. Kitleler yavaş büyür, ancak tedavi edilmezse çevre dokulara ve gözün kendisine zarar verebilir. Büyümenin yavaş olması, bu kanserin hastalar tarafından bazen önemsenmemesine yol açmakta ve hastalar geç evrede gelinmektedir. Erken evrede çok daha kolayca ve tekrar etmeyecek biçimde tedavisi mümkün olan bu kanserlerde geç kalındığında çok daha büyük dokunun alınması ve onarımını gerektiren, gözü ve görmeyi etkileyen cerrahilere mecbur kalınabilmektedir.
Skuamöz Hücreli Karsinom (SHK): Bazal hücreli karsinomdan çok daha az yaygın olmakla birlikte daha agresiftir ve erken müdahale edilmezse diğer bölgelere yayılabilme potansiyeline sahiptirler. Bu tip kanserler UV hasarı alanlarında, iyileşmiş eski yara veya yanık bölgelerinde daha sık görülür ve aktinik keratoz olarak adlandırılan kızarık döküntülü lezyonlardan gelişebilirler. Tipik olarak açık tenli, açık renk gözlü, ince beyaz derili hastalarda sürekli pullanan, kaşıntılı kızarık döküntü benzeri bir yapı olarak başlayıp, gittikçe büyüyen lezyonlar şeklinde karşımıza çıkarlar. Bu kanserlerde lenf veya damar yoluyla, ya da sinir boyunca yayılım yaparak vücudun diğer organlarına sıçrama olasılığı yüksektir. Bu nedenle tanı konulduğunda onkolojik taramadan da geçilmeli, kitlenin uzaklaştırılması için acil olarak cerrahi tedavi planlanmalıdır.
Sebase Bez Karsinomu: Göz kapağındaki yağ bezlerinden kaynaklanan çok agresif bir tümördür. Hızlıca büyüme potansiyeline sahiptir. Hindistan’da en sık göz kapağı kanseri türü olan bu kanser, şanslıyız ki ülkemizde oldukça nadirdir. Başlangıç aşamalarında, şalazyon ile karıştırılabilmekte ve bu durum tedavisinde gecikmeye neden olabilmektedir. Vücuda sıçrama potansiyeli oldukça yüksektir, ayrıca sindirim sistemi kanserleriyle birlikte görülebilmektedirler. Tanı için bu konuda tecrübeli bir göz doktoru/oküloplastik cerrah tarafından yapılacak muayene çok kritiktir. Özellikle aynı yerde tekrarlayan şalazyon varlığında, tek taraflı kirpik dibi hastalıklarında şüpheci olunarak, uygun biyopsinin yapılması kritik öneme sahiptir. Göz çevresinde batan çıkan tarzda bir yayılım yapabildiğinden, çok alandan biyopsi alınmalı ve geniş doku çıkartılması gerekli olmaktadır.
Malign Melanom: Nadir görülen ancak ciddi bir cilt kanseri türü olan melanom, göz kapağında da gelişebilir. Direk gelişebildiği gibi, bazen altta yatan şüpheli nevuslerden ya da lentigo maligna adı verilen kanser öncüsü pigmente lezyonlardan kaynaklanabilmektedir. Yarıya yakını pigmentsizdir, yani beklenenin aksine ten rengindedir. Genelde kabarık, düzensiz sınırlı, içinde farklı renkler barındıran ve hızlı büyüme gösteren yapılardır. Derin kısmını da içeren biyopsi yapılmalı, tedavi geciktirilmemelidir. Belirli bir derinliği geçtiğinde vücuda sıçrayarak hayatı tehdit etme potansiyeli oldukça yüksektir.
Göz kapağı tümörleri çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir:
Bu belirtilerden herhangi birini fark ederseniz, kapsamlı bir değerlendirme için oküloplastik cerrahi tecrübesi olan bir göz doktoruna başvurmalısınız.
Göz kapağı tümörlerinin teşhisi genellikle klinik bir muayene ve bazen de büyümenin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğunu belirlemek için yapılacak biyopsi işlemini içerir. Görüntüleme testleri tümörün yaygınlığını değerlendirmek için kullanılabilir. Tedavi seçenekleri, tümörün türüne, boyutuna, konumuna ve iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığına bağlıdır. Yaygın tedaviler şunları içerir:
Cerrahi Çıkarma: Özellikle kötü huylu tümörler için en yaygın yaklaşım, tümörün tamamen çıkarılmasını sağlamaktır. Şüpheli durumlarda kitleden küçük bir parça alınarak yapılan biyopsi işlemi, ameliyatın büyüklüğü ve ameliyat sonrası ilave tedavi gerekliliği hakkında çok faydalı bilgiler verecektir. Kötü karakterin yüksek olduğu tespit edilen kitlelerin etrafından 3-5mm kadar sağlıklı görünen dokunun da çıkartılması gereklidir, çünkü kanser hücreleri çoğu zaman dışarıdan görünenden ötesine ilerlemiştir. Kanserli doku tamamen çıkartıldıktan ve doku sınırları temiz olarak teyid edildikten sonra, cerrahınız uygun rekonstrüksiyon teknikleriyle hem fonksiyonel hem de estetik bir görünümü temin edecektir. Ameliyat sonrasında nüks takibi ve başka alanlarda yeni tümörler gelişmesi olasılığı açısından hastaların yakın takibi önemlidir.
Kriyoterapi: Anormal hücreleri yok etmek için tümörün dondurulması işlemi uzun yıllar önce çok yaygın kullanılmış olsa da, günümüzde sık kullanılan bir yöntem değildir.
Radyasyon Tedavisi: Cerrahi mümkün olmadığında, ya da nüks durumlarında belirli kötü huylu tümörler için kullanılır. Bazal hücreli karsinomada etkili bir düzelme sağlayabilse de, tek başına uygulandığı tedaviler sonrası nüks neredeyse kaçınılmazdır, bu nedenle mecburi olmadıkça ilk tedavi basamağı olarak tercih edilmemelidir. Başka hiçbir alternatifin kalmadığı durumlarda geçici tedavi başarısı için kullanılabilmektedir.
Topikal İlaçlar: Bazı iyi huylu tümörler, bazal hücreli kanserin erken evreleri ya da erken nüksler için, özel kremler reçete edilebilmektedir.
Kemoterapi: Bazı kanser tiplerinde kitleyi küçültmek için ya da artık cerrahi imkanı olmayan durumlarda sistemik ilaçlar kullanılabilmektedir. Bunların en yaygını, bazal hücreli karsinomda kullanılan vismodegib isimli ilaçtır. Sistemik yan etkileri olan bu tip ilaçların kullanımına detaylı bir değerlendirme sonrası heyet raporu ile başlanabilmektedir.
Her ne kadar tüm göz kapağı tümörleri önlenemese de, riskinizi şu şekilde azaltabilirsiniz:
Göz kapaklarınızda yeni bir büyüme, kalıcı tahriş veya görme değişiklikleri gibi olağandışı değişiklikler fark ederseniz, tıbbi tavsiye almakta gecikmeyin. Gittikçe büyüyen, normal deri karakterlerinin kaybolduğu, kanayan-pullanan lezyon ve kitleler varsa en kısa zamanda göz doktorunuza başvurun. Erken teşhis ve tedavi, göz sağlığımızı korumanın, komplikasyonları önlemenin ve en iyi sonucu elde etmenin anahtarıdır.
Göz kapağı tümörlerinin tanısı ve cerrahi tedavisi konusunda uzmanlaşmış olan göz hastalıkları uzmanlarına (oküloplastik cerrahlar) başvurmanız iyi huylu veya kötü huylu tümörlerin ayrımında, uygun tedavinin belirlenmesinde ve ameliyat gerektiren durumlarda gözünüzün sağlığını ve bütünlüğünü koruyarak hem güvenli, hem de orijinal dokulara çok yakın onarımı temin edebilecek cerrahiye ulaşmanızda yardımcı olacaklardır.
Kötü huylu dokuların uzaklaştırılması esnasında sınırları değerlendirecek olan patoloğun tecrübesi, hatta mevcutsa Moh’s cerrahisi eğitimi almış bir uzman dermatolog, hem güvenlik, hem de doku tasarrufu açısından oldukça faydalıdır.