Ameliyatsız göz çevresi estetiği uygulamalarında amaç, uzun bir iyileşme süreci gerektirmeyen, daha sağlıklı ve doğal bir göz çevresi görünümüne kavuşmalarıdır.
Başvurulan problem ve hastanın özgeçmişi, muayene esnasında detaylıca değerlendirildiğinde, ameliyatın mutlaka şart olmadığını tespit ettiğimiz durumlarda, sağlık açısından ameliyat olması sakıncalı olan kişilerde, ya da yaptığımız ameliyatlara ilave katkı amacıyla tercih edebildiğimiz çok sayıda, ameliyatsız göz çevresi estetiği işlemleri ve yöntemleri mevcuttur.
Göz etrafındaki derin çizgiler ve kırışıklıklar tek başına cerrahi yöntemlerle giderilemezler. Bu aşamada botulinum toksini çok değerli bir tedavi imkanı sunmaktadır.
Göz kenarlarındaki kaz ayakları, kaşların arasındaki dikine çizgilenmeler, alın kırışıklıkları botoks ile her yaşta ve cinsiyette giderilebilirken, aynı zamanda kaş şeklini daha çekici hale getirmek ve kaş düşüklüğüne müdahale etmek botulinum toksini uygulamaları ile mümkündür.
Göz çevresi kırışıklık ve derin çizgilenmelerinde iğne veya sivri olmayan kanül yardımıyla cilt altına uygulanan intradermal dolgular ve özellikle son dönemde içerikleri bu bölgeye özelleştirilmiş mezoterapi uygulamaları da uygun hastalarda etkin olmaktadır.
İçeriklerinde yapılandırıcı peptidler, vitaminler, antioksidanlar, renk açıcılar, kan akımı hızlandırıcılar ve çoğu zaman nemlendirici çapraz bağsız hyaluronik asid de bulunan çok farklı mezoterapi ürünlerinden size uygun olanı ya da olanların karışımı iğne ile cilt altına enjekte edilmektedir.
Göz çevresinin canlandırılmasında, morlukların ve ince çizgilerin giderilmesinde diğer etkin bir yardımcı yöntem PRP (platelet-rich plasma) uygulamasıdır. Bu yöntemde kendi kanımızın içeriğindeki tedavi edici moleküller çok yoğun bir konsantrasyonda hazırlanmakta ve iğne, dermaroller ya da iğneli radyofrekans cihazları yardımıyla gerekli bölgelere verilmektedir. Kişinin kendi hücrelerinden elde edilmiş olduğu için allerji, reaksiyon, yan etki potansiyeli bulunmamaktadır.
İğneli tedavilerin yanı sıra çizgilenme ve kırışıklıkları gidermede kullanılan cihazlı yöntemler de mevcuttur. Bunların başlıcaları lazerli uygulamalar, plazma cihazı uygulamaları ve iğneli ya da iğnesiz bipolar radyofrekans uygulamalarıdır.
Göz altı morluk ve çökmelerinin ön planda olduğu ve cerrahi gerektirmeyecek düzeyde halkaların olduğu hastalarda, göz altında kemik yapı üzerine uygulanacak dolgu tedavisi pek çok hastanın ameliyatsız biçimde sağlıklı bir görünüme kavuşmasını sağlamaktadır.
Alt kapak-yanak bileşkesinde ve orta yüz kısmında çökme ve sarkma olan hastalarda kapak-yanak bütünlüğünü sağlayıcı dolgular, uygun hastalarda 2 yıl boyunca ameliyata eşdeğer görünüm sağlayabilmektedirler.
Göz altı morluk ve halkalarında gittikçe daha etkili içerikler geliştirilen mezoterapi uygulamaları ve teknolojik ilerlemenin sağlandığı bipolar radyofrekans cihazları da günümüzde sıklıkla tercih edilmektedir.
Göz altındaki morluk, halka, çökmeler kişiye özgün bir altyapıdan veya rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır. Hangi hastada hangi yöntemin daha etkin olacağı ya da kombine tedavi gerekli olup olmadığının kararı, detaylı muayenenin de dahil olduğu bir hasta değerlendirmesi ile mümkündür. Bazen hastanın yaşam tarzı, altta yatan hastalıklar, kullanılan ilaçlar, bazı göz hastalıkları bu durumlara sebep olmakta ve ilave estetik tedaviler gerektirmeden yapılacak düzenlemeler ile çözüm sağlanabilmektedir.
Çoğu hastada ise genetik altyapı nedeniyle ve yaş alma ile birlikte gittikçe artan kolajen kaybı, ligaman gevşemesi, bağ doku zayıflaması, kemik erimesi ile ilerleyen bir süreç yaşanmaktadır ve tedavisi kişiye özeldir. Özetle, herkes için aynı şekilde etki eden tek bir tedavi yöntemi yoktur, ya da bir kişiye etkili olan yöntem diğerinde aynı etkinliği göstermeyebilmektedir. Bu nedenle ezbere yöntem seçim yapılmamalı, detaylı doktor değerlendirmesi ile kişiye özel plan çıkartılmadan ‘şu uygulamayı istiyorum’ şeklinde medyada popülerize edilmiş yöntemlerin sizde aynı sonucu vermesi beklenmemelidir.
Üst göz kapağı çukurlaşması doğuştan olabildiği gibi, travmalara ya da yağ doku kaybına yol açan rahatsızlıklara bağlı da görülebilmektedir. Bu sorunun derecesine göre ameliyatlı ve ameliyatsız yöntemler mevcuttur. Çok derin çukurlarda daha etkin ve kalıcı çözüm, yağ transferi ya da yağlı doku nakli içeren ameliyatlarla sağlanır. Çökmenin daha hafif olduğu bazı kimselerde ya da hafif asimetrilerin giderilmesi amacıyla bu bölgede hyaluronik asid içerikli dolgular yüz güldürücü olmaktadır.
Göz ve çevresi dokular hakkında ileri düzeyde anatomi bilgisi gerektiren bu uygulamalar için bu konuda tecrübeli bir hekime başvurmanız önemlidir.
Alt kapakta sıklıkla uyguladığımız dolgulara ilaveten, üst kapak ve kaş kısmında da dolgular yardımıyla kaş düşüklüğüne bağlı sarkma-çökmeyi gidererek daha sağlıklı, genç bir üst kapak elde etmek mümkün olmaktadır. Gerekli durumlarda şakak dolgusu ilavesi ile göz çevresi daha dinç bir görünüme kavuşabilmektedir.
Göz çevresinde uygulanan dolgular hem nitelik, hem nicelik, hem de uygulama tekniği açısından yüzün diğer bölgelerine uygulananlardan belirgin farklılıklar göstermektedirler. Bu nedenle doktorunuzun özellikle göz çevresi alanlarındaki dolgu uygulaması tecrübesi, bu bölge için uygun malzeme seçimi de sonuçlar üzerinde etkili olmaktadır.
Göz çevresi ve yüzdeki sarkmaların toparlanması, kırışıklıkların azalması, cildin canlanması için geliştirilmiş bipolar radyofrekans tabanlı cihazlar özellikle ameliyat sonrası dönemde hekime çok yardımcı oldukları gibi, ameliyat korkusu olan ya da iyileşme sürecini göze almak istemeyen kişilerde de ağrısız, acısız ve uzun etkili bir tedavi olanağı sağlamaktadır.
Cilt soyarak yeniden yapımı hızlandırmak için lazerler ve kimyasal soyma yöntemleri mevcuttur. Bu tedavilerde ana fikir cildi yüzeyel olarak soyarak yeni ve taze cilt yapımını sağlamaktır. Çoğunlukla mevsimsel seçiciliği olan ve güneşli mevsimlerde uygulanamayan bu yöntemlerde kısa da olsa bir iyileşme dönemi gerekebilmektedir.
Son dönemde popüler medyada çok sık ismi geçen ve aslen uzun zamandır uygulanmakta olan ip askı yöntemleri ile kaş köşesi kaldırmak, kapak dış köşesini gerdiren badem göz estetiği tanımlı uygulamalar yapmak mümkündür.
Ameliyatsız göz çevresi estetiği konusunda cilt altına yerleştirilen iplerle yapılan bu uygulamalar, kesi gerektirmeme, normal hayata hızlı dönme gibi avantajlar sunmakta olsa da kısa süreli sonuçlar sağlaması açısından, kesinlikle ameliyat istemeyen ve yaklaşık 6 ay etkinlik sağlayacağını bilerek kabul eden hastalara uygulanmasının doğru olacağı yöntemlerdir.
Ameliyatsız göz çevresi estetiğinde uzun yıllardır kullanımda olan lazer cihazlarının yanı sıra yeni teknolojilerin geliştirilmiş olduğu bipolar radyofrekans uygulamaları, plazma enerjisi kullanan cihazlar bu konuda büyük katkı sağlamaktadırlar.
Plazma enerjisi kullanan cihazlarda, lazer uygulamalarında olduğu gibi çok titiz takip edilmesi gereken bir iyileşme süreci mevcuttur ve bu dönemde gerekli koruma tedbirleri önem arz etmektedir. Etki süreleri 1-2 senedir.
Ameliyat gerektirmeyecek seviyede hafif cilt sarkması durumlarında ve özelikle kırışıklıklarda etkili olmaktadırlar. Bipolar radyofrekans cihazlarında ise sıkılaşma açısından tam etki 2-3 ay içerisinde, yani biraz daha geç dönemde elde edilmekte, ama iyileşme süresi daha masum olmakta, kişiler sosyal hayatlarına hemen dönebilmektedirler. Tüm bu cihazların artı ve eksi taraflarını işlem öncesinde mutlaka uygulayıcı hekiminizle görüşmelisiniz.